| ROBERT PATTİNSON FAN CLUP!!! |
|
| forever dawn | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:00 pm | |
| 5. Bölüm (Bella)
Ne diyecektim? Gercegi söylecek olsaydim, Edward cildiracakti. Ama belkide duymustu aklinda. Belkide biliyordu olanlari. Herkez bana bakiyordu. Yedi cift altin rengi gözler benim üzerimdeydi. Yalan söyleyemezdim. Ne diyecektim? Edward, Josh bir vampir olamaz cünkü... Bir yalan bile gelmiyordu aklima. Dogruyu söyleyemezdim. Edward'dan ayrilacagim demekti bu. Nasil diyecektim Josh'u birazda olsun sevdigimi, ona birazda olsun asik oldugumu... Inanamamistim. Ben sadece vampirlere asik olmayi mi basara biliyordum? Yada baska bir soru: Buna ask denebilir miydi? Kaolay bir soruydu düsündügümde aslinda. Hayir, ask degildi Josh'a karsi hissettigim. Dostluk muydu peki? Hayir. Kardesim gibiydi. Galiba. Ne hisstediyordum? Hayir, bir kardesde degildi. Günlügümdü Josh benim. Evet, günlügüm. Sirlarimi paylastigim günlük. Herseyimi anlatmistim ona. Forks'u, buradaki hayatimi, Edward'a olan askimi... Tabii vampirler hakkinda bir kelime cikmamisti agizimdan. „Bella?“ Edward beni düsüncelerimden gerceye geri getiriyordu. „Cevap verecek misin?“ O güzel gözlerinin icine baktim. Nasil vermezdim ona istedigini? „Evet.“ Dilimi isiriyordum. Hala ne cevap verecegimi bilmiyordum. Neden öyle davranmistim? Bilmiyordum. Sanki cevabim gercekmis gibi icimden bir his geciyordu. Bilmiyordum. Yine o his... Ve Edward'in bana bakan yumusasik gözlerini görünce hemen, ben fark etmeden, cikiyordu daha yeni gercek oldugu anladigim o kelime. „Bilmiyorum.“ O kadar cabuk sertlesiyordu ki o sicak gözleri. „Söylemek istemiyorsan söyleme. Ama söyleyeceksende bana gerceyi söyle, Bella.“ Melegim dememisti bana. Dün geceden beri hep melegim diye hitap ediyordu bana. Bu kez Alice döndürüyordu beni gercege. „Baslayabilir miyim?“ „Lütfen, Alice, aciklamak istiyorum.“ „Neyi? Josh'a karsi olan askini mi?“ Daha sert cikiyordu sesi. Ama dogruyu söylüyordu. Neyi anlatacaktim ona? Bir sey söylemem gerekiyordu. „Hayir, ama dediginin cok azda olsa birazi dogru. Ben Josh'a asik oldugumu saniyordum.“ Benden baska herkez nefes almayi kesmisti ve Emmett'le Jasper Edward'in yanina geliyorlardi. Yüzünden anlamistim. Edward her an bir delilik yapabilirdi. Onu sakinlestirmem gerekiyordu. „Dinle, lütfen. Bu düsüncem dogru degil. Biraz önce bana sordugunda anladim. Josh benim icin sadece herseyimi anlatabilecegim bir insandi. Yani bu yasadiklarimi bir insan gözüyle gören bir kisi. Tabii in-“ Rosalie lafimi bölmüstü. „Nasil yani? Bizden mi bahsettin ona?“ Üzerime dogru yürüyordu. „Seni pislik. Igrenc bir yara-“ Aramizda bir kac metre bile kalmamisti daha. „Seni...“ Alice sözünü kesiyordu. „Rose!“ „Kes sesini!“ Her kelimesiyle daha da yaklasiyordu bana. Benim gözlerim Edward'i ariyordu. Korkmuyordum ve cok sakindim nedense. Edward beni kurtarirdi. Yani önceden öyleydi. Peki simdi? Gözlerim ama o aradigi melek yüzü bulamiyordu. Oda'da yoktu Edward. Artik sakin degildim. Korkmaya baslamistim. Edward neredeydi? Rosalie ve digerlerinin düsüncelerini duymasi gerekiyordu en azindan. Rosalie küfürler saldiriyordu ve simdi tam önümdeydi. Birazdan ölecektim ama önemli degildi artik. Benim hayatimin anlami icin yasamam önemli degilse yasamak benim icinde önemli degildi. „Son duani et!“ Sadece bir fisildamaydi ama Rosalie'nin kelimelerini cok iyi bir sekilde duyuyordum. Alice bagriyordu: „Hayir! Rose yapma! Emmett! Jasper! Bir seyler yapin! Carlisle, neden susuyorsun?“ Bosunaydi bütün kelimeleri. Ben birazdan ölecektim ve bunda degistirebilecek bir sey yoktu. Agzimdan Alice'in sorusunu cevaplayacak kelimeler cikacak miydi bilmiyorum ama denemeye degerdi. Denemek bedavaydi. „Ben biliyorum, Alice.“ Cikartabilmistim gercekten o kelimeleri. Alice susmustu ve simdi beni dinliyordu. „Bana güvenmiyorlar.“ Fisildiyordum sadece ama beni herkezin duydugundan emindim. „Bella...“ Esmede benim gibi sadece fisildiyordu ama onu cok net bir sekilde duyuyordum. „Sus, Esme. Lütfen. Kalbini kirmak istemiyorum.“ Zaman gectikce, dakikalar, saniyeler gectikce kendime geliyordum. Sesim gittikce kendi halini aliyordu, sadece bir fisildama degildi artik, emin ve daha sesli cikiyordu. Salon cok sessizdi. Normalinde bu evde oldugum zaman cok hizli atan kalbim ve gereginden sesli nefesin cinliyordu oda'da. Ama simdi her yer cok sessizdi. Arka planda Emmett'in gülüs sesi bile yoktu. Sessizlik ilk kez rahatlatiyordu beni ve ben bu sessizlik sayesinde az da olsa bu kadar sakindim. Icimden herkeze bagirmak geliyordu. Sinirimden kurtulmak. Ama bu sinir aciyi kapliyordu ve ben aci hissetmiyordum. Üzgündüm sadece. Demek ki Edward bana bu kadar deger bile vermemisti. Yasamam onun icin önemli degildi demek. Edward beni terk etmisiti. Beni önemsemiyordu ve belkide hic önemsememisti. Bundan emindim. Bir vampir bile neden beni önemsemek istiyebilirdi ki? Nasil sevebilrdi? Beni? Güzel bile degildim. Sakar ve cirkin bir genc kizi kim sevebilirdi? Hic kimse. Bir vampir bile sevemezdi. Bu mümkün degildi ve ben su an bunun yüzünden kendime kiziyordum. Ne kadar salaktim? Nasil inanabilmistim onun igrenc yalanlarina? „Bella, n'olur aglama!“ Fark etmemistim gözlerimde yaslarin toplandigini, o yaslarin aktigini... Alice sarilmisti bana. Bana tek güvenen, beni gercekten taniyan, beni seven tek kisi... Bir vampir olsa bile... Gözlerimin yaslarini kazagimin kollarina siliyordum. O almisti bana bu kazagi ve ben bu kazagi yakacaktim. Ama bundan önce benim buradan kurtulmam gerekiyordu. Charlie icin, Renee icin, ailem icin... Güclü olmam ve buradan yasayarak cikmam gerekiyordu. „Aglamiyorum, Alice.“ Kendimi Alice'den kurtariyordum. Ama aslinda saatlerce onun soguk ve sert kollarinda aglayabilirdim. Buna ihtiyacim vardi. Ama ben kendimi degil ailemi düsünüyordum ve onlar icin burdan kurtulmam gerekiyordu, yasayarak bir sekilde. Ailem icin... Renee, Charlie... Hayir! Bu olamazdi. Ben Charlie'yi tamamen unutmusutum. Hemen burdan cikmam gerekiyordu. „Bana güvenmiyorlar, Alice.“ Peki Alice güvenmismiydi bana? Alice görmüstü ondan haric Josh'un yüzünü onunla el sikisirken. Ama Alice bana inaniyordu, güveniyordu. Bir tek bunu bilmem gerekiyordu su an. Bana güvenen ve inanan birisinin olmasi. „Hic güvenmediler.“ Simdi digerlerine dönüyordum. Onlarla konusacaktim. „Korkmayin.“ Sesimde sanki dalga gecer gibi bir ton vardi. „Josh'a, yada baska birisine sizle ilgili hic bir sey anlatmadim.“ Ses tonum degisiyordu. Kizginlik duyabiliyordum. „Siz beni hic tanimadiniz mi? Oysa ben sizi akillari baslarinda, kandirilamiyan vampirler saniyordum. Iyi bir yalancida degilim üsttelik. Nasil baska düsünebilirsiniz ki?“ Teker, teker yüzlerine bakiyordum. Aralarinda biraz önce umut'la aradigim o melek yüzlü vampir vardi. Ona pek dikkatimi vermiyordum. Biraz önce o beni ölümle yalniz birakmisti. Beni ilgilendirmiyordu o. Ama onu düsünmek bile acitiyordu kalbimi. Onu bulamadigim an olusan deligi büyütüyordu. „Gitmek istiyorum.“ „Ben seni götürürüm.“ Üc vampirin agizindan ayni anda cikiyordu bu kelimeler. Onun, Alice'in ve Carlisle'in. Digerlerini duymamis gibi davraniyordum. „Hadi o zaman, Alice, beni eve birak lütfen.“ Alice hemen yukari cikiyordu cantalarimi almak icin. Beni diger alti vampirle yalniz birakiyordu. „Bella...“ Sasirmisitim ve bu saskinligin yüzümde okunabildigini biliyordum. Benim adim Rosalie'nin agizindan cikmisiti. „Özür dilerim.“ Biraz önce o okunabilindigini düsündügüm saskinlik okunamadiysa, bu saskinligin okunabilindigine emindim. „Ney icin? Bana gercekleri gösterdigin icin mi? Hayir, Rosalie. Özür dileme. Hatta ben sana tesekkür ederim. Senin sayende gercekleri ögrendim...“ Biri sözümü bölmek istiyordu. „Hayir. Duymak istemiyorum. Rosalie, her ne kadar gercekler hosuma gitmesede, senin sayende ögrendim. Bunun icin sana gercekten cok tesekkür ederim.“ Alice nerde kalmisti? Daha kalmak istemiyordum bu evde. Buraya kalan anilalarimin güzel olmasini istiyordum. Ama dakikalar, saniyeler gectikce zorlasiyordu bu istegimi gerceklestirmek. Sonunda gelmisti Alice, ama yaninda sadece benim cantalarim yoktu. Jasper ve Esme Alice'e büyük saskinlikla bakiyorlardi. „Nere-“ Alice Jasper'in sorusunu bölüyordu. „Artik burda kalamam Jasper.“ Cok üzgün cikiyordu o kelimeler Alice'in agizindan. Aglayabilse agliyacakmis gibiydi. Bunu istemiyordum Alice'i üzmeyi istemiyordum. Arabada konusacaktim. Benim yüzümden Cullen ailesinin parcalanmasini istemiyordum. „Bende geliyorum.“ Jasper ve o sanki birbirlerinin düsüncelerini duyabiliyorlardi. Ama tabii ki o okuyordu Jasper'in düsüncelerini. Ve sanki Alicele önceden anlasmis gibi bizde ayni anda „Hayir!“ diye bagiriyorduk. Biliyordum, su anda bu yapilmazdi, ama ben kendimi tutamiyordum ve kahkahalar atmaya baslamistim. O kadar sesliydi ki, sessiz oda yankiliyordu kahkahami. Bana saskin gözlerle bakan yedi vampir herhalde cildirmis oldugumu düsünüyorlardi. Bugün cok *** olmustu ve ben saymayi birakmistim: Alice tekrar bölüyordu beni. „Bella, gidelim mi artik?“ „Olur.“ Havam cok yerindeydi. Galiba gercekten cildiriyordum. Ikimizde kimseden vedalasmamistik. Ben icimden hala gülerken, Alice gözlerini yoldan ayirmiyordu. „Alice?“ Sakinlesmistim biraz. „Efendim, Bella?“ „Benim yüzümden evinden olmani istemiyorum. Lütfen evinden ayrilma.“ „Bella, ne olur böyle yapma.“ Yola daha dikkatini vermiyordu ve bu beni cok korkutuyordu. „O eve bir daha dönemem. Olmaz. Onlari hic tanimamisim ve ben tanimadigim kisilerle ayni evde kalamam.“ Beni bu kelimeleri üzüyordu. Benim yüzümden evinden olmustu, ailesinden... „Peki nerde kalacaksin?“ durakliyordu cevap vermeden önce. „Ähmm... Bella, ben sizde kalacagimi görüyorum.“ Nasil? Peki ben onu nasil unutacaktim? Kadesi hep yanimdayken, onu nasil unutabilecektim? Ama onlardan birisinin yanimda olmasina ihtiyacim vardi. Bunun yüzünden igtiraz etmiyordum. „Bella?“ „Efendim, Alice?“ Rahattim. Hic olmadigim kadat rahattim. „Iyi misin?“ „Evet.“ Iyidim, gercekten iyidim. Ama bunun gece degisecegini biliyordum. „Ben simdi patlarsin saniyordum. Yani ben sizde kaliyorum diye.“ „Yok, hayir. Cok sevindim.“ Kasini kaldiriyordu. Bana inamamisti. Onu ikna etmem gerekiyordu. „Alice, bak. Biz onunla ayrildik. Onunla. Yani biz arkadasiz, kardesiz, Alice. Ve ben senin o eve dönmeyecegini biliyorum. Yani seni geri göndermek icin iyi bir fikir bulana kadar benimle kalman gerekiyor.“ Simdi ikna olmusa benziyordu. Sonunda ikna edebilmistim Alice'i. „Bella?“ „Mhmm?“ „Daha ne gördügümü merak etmiyor musun?“ „Hayir.“ „Gercekten mi?“ „Evet, gercekten, Alice. Ben gelecegimi su an bilmek istemiyorum.“ Daha sessiz bir sekilde sunlari ekliyordum sözlerime: „Bir tek sey haric.“ „Nedir o?“ Yutuyordum bogazimdakini. „Beni hala...?“ Daha konusamiyacaktim. O kelimeleri agizimdan cikartamiyacaktim. Ama Alice anlamisti. Beni gercekten cok iyi taniyordu. „Evet, Bella. Seni hala bir vampir olarak görüyorum.“ Yani bu aciyi sonsuza dek cekecektim. Sonsuza dek alacakaranlik'ta yasayacaktim bu aciyi. Biraz zaman daha geciyordu. Neden hala varmamistik? Evime gitmek istiyordum. Charlie'nin yanina. Charlie! Aman tanrim! Ona ne diyecektim? Simdi disaridaki agaclar sanki ucuyorlardi. Nasil aciklayacaktim ona geceyi evde gecirmedigimi? „Alice?“ Sesim sadec kisik bir sekilde cikiyordu. „Efendim, Bella? Seni dinliyorum.“ „Charlieye ne diyecegiz? Bütün gece evde degildim...“ Alice arabayi sag tarafa cekiyordu. Beraber sessiz bir sekilde düsünüyorduk Charlieye ne söyleyecek oldugumuzu... | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:01 pm | |
| 6. Bölüm (Bella)
Bir hafta sonra...
Yarin okullar baslayacakti. Ne kadar gereksiz geliyordu simdi okul kelimesi. Aci veriyordu bu kelime bana. Ilk kez okulda görmüstüm onu. Okul bana sadece onu hatirlatacakti. Alice gercekten bize tasinmisti. Charlie'ye ne söyledigini bilmiyordum ve nilmekte istemiyordum. Alice benimleydi ve simdiklik sadece bu yeterdi. Benim zaten kücücük olan odama bir yatak daha sikistirmistik. Alice geceleri benim uyumam icin sarkilar söylüyordu. Iyi geliyordu sarkilari, biraz icinde olsa kabuslarimi uzak tutuyorlardi. Her gün ziyaretine Jasper geliyordu. Yaninda her gün baska birisiyle. Ilk basta sadece telefonlasiyorlardi. Ama Alice o kadar üzgündü ki, ücüncü gün, dogru saydiysam, telefonu elinden almistim ve kim olduguna bakmadan „Gelsenize!“ demis ve telefonu kapatmistim. Ayni gün yarim saat olmadan Jasper gelmisti. Yaninda Esme vardi. Diger gün o gelmisti Jasper'in yanina. Tabii kide Alice onun gelecegini görmüs ve bana önceden söylemisti. Ben alis-veris bahanesiyle disari cikmistim. Belki bundan sonra ziyarete gelmezleridi. Okulda Jasper görecekti Alice'i, ama Carlisle ve Esme geleceklerdi. Bunu tahmin etmek zor degildi. Ama onlari bende özlüyordum. Emmett'i, hatta Rosalie'yi... Okul'da görecektim onlari. Bir dakika... Hayir! Onlari göremeyecektim. Forks'da Emmett ve Rosalie New York'ta üniversite okuduklari biliniyordu. Jasper ise Port Angeles üniversitesi. Yani onlar gelecekti yine her gün. Ama o. O okulda görüse bilirdi Alice'le. Onun gelmesine gerek yoktu. Hemen gömmem gerekiyordu bu düsünceyi, yoksa o günlerdir cektigim aci geri gelecekti. Aslinda bu gece tam vaktiydi acilarimi cekmek icin. Alice'i ava göndermistim; gözleri nerdeyse simsiyah olmustu. Beni yalniz birakmak istemiyordu, ama yarin okul basliyordu ve Alice'in okula gitmeden önce ava gitmesi sartti. Zaten ben ve Charlie'yle bir evde kalmak yeterince zordu onun icin ve ben Alice'in bu gece evde olmamasini firsat bilip yastigimi yaslarimla dolduruyordum. Aglayarak bir haftadir ilk kez daliyordum sankin ve rüyasiz uykuma... Sabahin ilk isiklari uyandiriyordu beni. Birde cok fazla yumusak yastigim. Alice herhalde geldiginde yastiklarimizi degistirmisti. „Günaydin, Bella!“ Melodik sesiyle beni tamamen gercege cekiyordu. „Hadi artik, kalkman gerekiyor, Bella. Okul'a gec kalacagiz.“ Off... Okul. Su an hic gitmek istemedigim yerlerden biri. Onu görecektim. „Kahvalti icin ne istersin?“ Benim icin bir seyler yapmak istiyordu. Sorusunu geciyordum. „Charlie cikti mi?“ „Iki dakika önce.“ Bu iyidi. Iyimisim rolü oynamak zorunda kalmayacaktim demekti bu. „Bella, sana omlet yapayim mi?“ Rahat durmuyordu. „Hayir, Alice. Ac degilim.“ „Peki.“ Dün aksam bana bir yigin yemek yedirmisti ve onun icin üstelemiyordu, bunu biliyordum. Ögle yemeginde ama bana zorla yedirecegi seyleri düdündügümde tirsiyordum. Okula vardigimizda her yerden selamlar geliyordu. Alice derslerimizin beraber olmasini saglamisti ve bu yüzden beraber ingilizce dersine gidiyorduk. O'da orda olacakti. Seviniyordum onu görecegim icin, ama ayni zamanda görmek istemiyordum.Cok aciyacakti cünkü, bunu biliyordum. Sinif'a girdigim anda bir sok yasiyordum. Alice'e baktigimda onun sadece bana özür dileyerek bir sekilde gülümsedigini görüyordum. Sinif'ta tam üc bos yer vardi. Ilk'i Mike ve Jessica'nin arasindaydi. Hemen diger yerlere dönüyordum. Ikincisi, tamamen unuttugum, Josh'un yanindaydi. Burayada oturamazdim. Josh yüzünden ayrilmistim onunla. Ama son bos yer ise onun yanindaydi. Ve Alice beni bos siraya sürüklüyordu. „Alice...!“ Yalvariyordum. „Hic bir ise yaramaz. Ben sen ne desende onun yaninda oturacagini görüyorum.“ Yani protesto etmem hic bir ise yaramayacakti. Sessiz bir sekilde onun yanina oturuyordum. Alice ise benim önümdeki bos yere oturmus, Mike'la sohbet etmeye calisiyordu. „Merhaba, Bella.“ Ah, bu ses. Her seyimi verirdim bu sesi duymak icin. Ama onu aldirmiyordum. Defterimi karaliyordum. „Böyle yapma, melegim.“ Melegim demisti bana tekrar. Kalbim cok hizli atiyordu ve ben kendimden bunun yüzünden nefret ediyordum. Gülümsüyordu heyecanli atan kalbimi duyunca. Biraz daha yaklasiyordu bana. Kulagima fisildiyordu. „Seni seviyorum.“ Kendimi zor tutuyordum. „Özür dilerim, melegim. Cok özür dilerim.“ Patlamak üzereydim. Her an kendimi birakabilirdim. „Bella, sana asigim. Seni cok seviyorum.“ O soguk nefesi kulagima degdiginde kendimi daha tutamiyordum. Bana uzattigi elini tutyordum. Aslinda boynuna atlamak, ona sarilmak geliyordu icimden ama ögretmen gelmisti ve ders baslamisti. „Mr. Cullen?“ Ben soruyu duymamistim bile, ama Edward cekinmeden cevapliyordu soruyu. „William Shakespiere.“ Sasirmis bir sekilde ders'e devam ediyordu ögretmen. Herhalde Edward'in soruyu duymadigini saniyordu. Ama ben ise gercekten ders'e konsantre olamiyordum. Ne kadar takip etmeye calissamda, Edward'in yanimda oturdugunu bilmek, onun elini tuttugumu bilmek benim bütün dikkatimi aliyordu. Sanki ders bitmek bilmiyordu. Yillar gecmis gibi geliyordu bana. Sonunda dersin bittigi an, Alice üzerime atliyordu kelimenin tam anlamiyla. Edward benim arkamda durmasa herhalde yere düserdik. „Bella, Bella! Cok sevindim.“ „Alice...! Nefes...“ Hemen birakiyordu beni. „Ah, Bella. Ne kadar mutluyum anlatamam.“ „Sen onu asil bana sor.“ Bu cümleyi aslinda bagirmak istiyordum, öyle geciyordu icimden, ama hem sinif tam bosalmamisti, hemde sesim nedense sadece kisik bir sekilde cikiyordu. Mike ve Jessica saskin bir sekilde bize bakiyorlardi. Angela'nin bakislari kafasinin karisik oldugunu gösteriyordu. Ama asil beni sasirtan Josh'un yüz ifadesiydi. Sinirliydi. Cok sinirliydi. Ellerini yumruklara cevirmisti ve her an bize saldirabilecek gibi gözüküyordu. Onu ne ilgilendiriyordu benim Edward'la barismam? Yani neden bu kadar kiziyordu ki bu konuya? Tüm Forks biliyordu ayrildigimizi. Alice sag olsun. Ama benim baristigim icin neden bu kadar sinirleniyordu? Önceden arkadastik sadece. Yani ona göre hala arkadasiz, ama benim tarafimdan bu arkadaslik bitmisti. Onun yüzünden Edward'dan ayrilmistim. Yoksa onu icin... Ürpermisitim ve Edward bunu fark ediyordu. „Melegim?“ Sesinde merak vardi. Sonra bakislarimi takip etti ve Josh'u gördü. Aninda sertlesiyor ve elimi birakiyordu. Cok sessiz bir sekilde hirliyordu, ama belkide kulaklarim bana bir oyun oynuyorlardi. Onu durdurmam gerekiyordu. Su an aklindan gecenleri az, cok tahmin edebiliyordum ve tahminlerimin yalnis olmasini umut etmekten baska elimden hic bir sey gelmiyordu. Ama sadece umut ise yaramiyacakti. Bunu biliyordum. Yani isi kadere birakmiyacaktim ve hemen bir seyler yapmak icin fikir üretmeye calisiyordum. Ilk önce elini tutuyordum tekrar – en kötüsünü önlemek icin. Zaten siniftaki herkez gerginligi hissetmisti. „Hadi gidelim.“ Bunun normal cikmasi gerekiyordu, ama icimdeki korku sadece bir yalvaris cikartiyordu agazimdan. „Evet, Edward. Matematik dersine gec kalacagiz.“ Aice bir sey görmüs olmaliydi ve bunun yüzünden benim gibi hemen gitmek istiyordu. „Bella!“ Angela yanimiza gelmisti. „Nasilsin? Jacksonville'de tatilin nasil gecti?“ „Yol'da konusalim istersen. Gec kalacagiz. Edward?“ Zorla dönüyordu simdi bana, ama yüzünü kontrol altina almisti ve benim sevdigim ve cok özledigim gülümseme vardi o melek yüzünde. „Gidelim, melegim.“ Acaba bundan sonra bana her zaman melegim mi diyecekti? „Ooo? Melegim?“ „Evet, Angela. Melegim Bella benim.“ „Eee? Tatiliniz nasil gecti?“ Ben konusamiyordum. Konusmak istemiyordum. Sadece Edward'in essiz yüzüne bakmak geliyordu icimden. Angela bunu fark etmis olmaliydi ve simdi Alice'e dönüyordu. Ögle yemegine kadar her ders ayniydi. Sadece ders degil, ders aralari bile. Biz sadece birbirimize bakiyorduk. Arada saclarima bir öpücük konduruyordu. Yanagima inemiyordu, cünkü ben resmen ona yapismistim. Beni öpmesi icin bile gevsetmiyordum sarilisimi. Daha dogrusu beni bir daha birakacagi düsünüyordum ve bunu önlemek icin elimden bunda baska bir sey gelmiyordu. Ama baska bir sebep'te beni bir daha birakirsa bunu atlatamiyacagimi bilmekti. Beni ölüme terk etmesini bile tam anlamamisken, simdi ona sarili bir sekilde okulda geziyordum. Bunu fark ettigimde gevsetiyordum sarilisimi. Edward ve digerlerinin sasirdiklarini biliyordum. En cok Alice sasirmis olmaliydi. O yasamisti benimle bir hafta Edwardsizligi. Edward'da birakiyordu beni. El ele bile degildik artik. Acaba ne düsünüyordu simdi? Onu neden biraktigimi saniyordu? Kantin'e varmistik ve Angela, Ben, Alice ve Edward'la bos bir masaya oturmustuk. Yavasca kantin doluyordu ve ben gözlerimi yanimda oturan ve altin, merakli gözleriyle düsüncelerimi bilmek isteyen kisi disinda her sey'e, herkese dikiyordum. Josh'un geldigini görüyordum. Simdi bana gülümsüyordu, ama ben onu aldirmiyordum, ondan sonra gelenlere bakiyordum ve bugün ikinci büyük sokumu yasiyordum... | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:01 pm | |
| 7. Bölüm(Josh)
Bu nasil bir kokuydu? Bogazimi yakiyordu bu koku. Bella birden heyecanlanmisti sanki. Ah. Askim benim. Hayatimin anlami. Sevinmisti beni gördügü icin. Peki neden o vampirin yaninda, onun masasinda oturuyordu? Kurtarmam gerekiyordu biricik askimi. Yanina dogru gidiyordum. Varmistim neredeyse masaya. Beni gördügüne bu kadar sevindigine inanamiyordum. Beni bu kadar seviyorduda, derslerde peki neden yanima oturmamisti? Bütün Forks biliyordu: Edward'la Bella ayrilmislardi. Hatta Alice bile Bella'ya tasinmisti. Nedenini kimse bilmiyordu. Charile bile. Belki Bella sadece Edward'dan degil, Alice haric, bütün Cullen ailesinden ayrilmisti. Ne kadar güzel bir düsünceydi. Emindim bütün aile vampirlerden olusuyordu. Onlar hakkinda insanlarin nasil konustuklarini duymustum. Özellikle Carlisle hakkinda konusulanlari. Dr. Carlise Cullen. Forks'un herseyi. Forks'a geldiginden beri her sey degismisti. Hastaneyi adam etmisti. Esi. Esme Cullen. Nedense Esme hakkinda bir seyler bilen pek fazla kisi yoktu. Hatta Charlie hakkinda kimse bir seyler bilmiyordu. O, Edward ve Bella'nin olmus olduklari süre, cok *** görüsmüstü kendisiyle. Tabii daha fazla telefonlarmislardi. Bella eve cok gec kalmisti o zamanlar. Alice Cullen ve Jasper Hale. Okul'dan, ögrencilerden ögrendigime göre bir ciftlerdi. Jasper Alice'den uzak kalmamak icin Port Angeles üniversitesinde devam ediyordu okuluna. Alice moda ve parti manyagiydi. Jasper ise herkezden uzak durmustu ve ayni anda Rosalie'nin ikiziydi. Rosalie Hale ve Emmett Cullen. Rosalie klasik bir güzel degildi. Klasik bir güzelden öte bir güzelligi vardi. Emmett'le New York'un bit üniversitesinde okuyorlardi. Emmet ailenin en güclüsüydü. Forks'un en güclüsüydü. Tabii ben gelene kadar. Edward Cullen. Ailede tek sevgilisi olmayan kisiydi. Bütün genc kizlar, ne kadar belli etmek istemeselerde, onun pesinde kosuyorlardi. Bir kac kiz haric. Ama Bella geldiginde her sey degismisti. Ailesi ile takilan Edward Cullen birden yeni gelen kizin pesinde kosuyordu. Ne kadar tuhaf bir sey aslinda Forks'da oturan insanlar icin. Hic bir kizin yüzüne bakmayan – geneldu Cullenlar zaten aile disi kimseyle konusmazlar -, birden baska bir kizin pesinde kosuyordu. Tabii kide bu kizin ona asik olmamasi mümkün müydü? Hayir. Tatil öncesi ve bütün tatil boyunca cok mutlu bir ciftlerdi. Yani öyle biliniyordu. Birden, tatilin bitmesine bir hafta kala, ayrilmislardi. Alice Bella'ya tasinmisti ve kimse bunun sebebini bilmiyordu. Charlie ailesiyle kavga etmis diye bir seyler anlatmisti, ama yüzde yüz bu bir yalandi. Ama nedense simdi Bella'yla Edward el ele diler ve kimse ne oldugunu anlamamisti. Bella bana el salliyordu. Neden? Zaten neredeyse varmistim masalarina. „Jacob!“ Jacob mu? O kimdi? Sanki Edward yetmiyormus gibi Jacob'da nerden cikmisti? Cak hizli atan bir kalbi fark ediyordum simdi. Tipki benim kalbim gibi. Bir sicaklik yansiyordu insanlara. Bu fark ediyordum. Yoksa... Baska yari-vampirlerde mi vardi? Ama bu koku da neydi? Igrenc kokuyordu. Hayatimda ilk kez böyle bir kokuyu algiliyordum. Yok. Hayir. Bu Jacob yari-vampir degildi. Peki neydi o zaman? Bella'nin nesiydi? Bella onu gördügü icin neden bu kadar sevinmisti? Ben su an kipirdiyamiyorken, Bella arkamdaki yaratiga kosmustu ve ona sariliyordu. Benim askim'a n'olmustu? Neden bu kadar seviniyordu? Sanki sevgilinden aylarca ayri kalmisti da, onunla bulusuyordu. Edward'in sessiz hirlamasini duyuyordum. Acaba n'olmustu? Oda sevmemisti Jacob'u görünüse göre. Bu iyidi. Jacob denen o kisi'den kurtulmak kolay olacakti. Hem cok kötü kokuyordu, hemde Bella onu cok seviyordu. Bella'ya bu aciyi yasatmak istemezdim, ama Jacob'u ortadan kaldirmam gerekiyordu. Önce Jacob'u, sonra Edward'i. Jacob kolay isti. Ne de olsa... Edward tekrar hirliyordu. Bu sefer biraz daha sesli, ama hala Bella'nin duyamiyacagi bir sekilde. „Bella! Yavas! Görende sevgiliyiz sanacak.“ Jacob'un sesi, kokusu gibi igrencti. Bella bunda ne bulabilirdi ki? Igrenc biriydi. Sanki üstüne üstlük olarak benden baska kimse bu igrenclikleri fark etmiyordu. Artik Edward ve Alice'de Jacob'un tarafina dogru ilerliyorlardi. Alice'in yüzü sasirmisa benziyordu, ama Edward'in yüzünde büyük bir gülümseme vardi. E yuh! Deli mi bu? Sevgilisi baskasinin kollarinda, o'da gülümsüyordu. Yüzündeki gülümseme büyüyordu. Sevmiyordu Bella'yi. Seven insan böyle davranir miydi? Simdi yüzündeki gülümseme kaybolmustu ve cok sinirli bir sekilde bana bakiyordu. Nasil yani? Düsüncelerimi mi duyuyordu? Tekrar gülümsüyordu. Suratinda igrenc bir gülümseme vardi. Ama bu... Hayir! Benim hakkimda her seyi biliyordu. Yari-vampir oldugumu, Bella'ya karsi askimi... Aninda yüzündeki gülümseme kayboluyordu. Cok sessiz bir sekilde hirliyordu tekrar. Simdi benim yüzümde olusuyordu bir gülümseme. Demek Bella'ya karsi askim onu sinirlendiriyordu. Bende Bella'nin Jacksonville deki tatilini getiriyordum aklima. Ilk gün haric, her günü beraber gecirmistik. Neredeyse her saatimizi, her dakikamizi, her saniyemizi... Hirlamanin sesi biraz daha yükseliyordu, ama hala Bella'nin duyamiyacagi bir sekildeydi. Bella Jacob'dan ayrilmisti ve simdi Edward Bella'yi kollarina aliyordu. Arik bende onlarin yanina dogru ilerliyordum, ama yanlarina varmadan önce üc yeni koku algiliyordum. Ücüde Jacob'un kokusu kadar igrencti. Kimdi bunlar? Ben kimlere bulasmistim? | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:01 pm | |
| 8. Bölüm(Edward)
Üc sekil degistiren varlik daha geliyordu. Quil, Embry ve Seth. Anlamistim Jacob'un düsüncelerinden Josh yüzünden geldiklerini. Onu ariyordu gözleri. Ama bu kadar cok kisi olarak gelmeleri kafami karistiriyordu. Dört sekil degistiren varlik bir yari-vampiri yok etmek icin gelmisterdi. Bu tuhafti. Cok tuhafti. Ve su an yaptigi hayantindaki belki en büyük delilikti. Dünyadaki en büyük düsmani'nin üzerine dogru geliyordu ve bunun farkinda bile degildi salak. Tuhaf olan baska bir sey ise, Josh'un simdi tekrar bize dogru gelmesiydi. Simdi benim onun düsüncelerini duydugumu biliyordu ve mümkün oldugunca sadece Bella'yi düsünüyordu. Bella'nin su an benim kollarimda oldugunu bilmek bile sakinlestiremiyordu beni. Bu Josh kendini ne saniyordu? Istedigi gibi benim hayatima girip, Bella'yi alip, hayatimdan kaybolabilecegini mi saniyordu? Buna izin vermiyecektim. Ama ben isimi kadere birakmayi düsünmüyordum. Bella'yla mümkün oldugunca cabuk konusmam gerekiyordu. Ve bu konusmayi cabuk yapmam gerekiyordu. Cadim, Alice, tabii ki karar verdigim an konusmayi görüyordu. Bunun yüzünden simdi yüzünde büyük bir gülümseme olusuyordu. Edward? „Sakin, Alice! Bella'ya söylemek yok!“ O kadar hizli ve sessiz konusuyordum ki, Bella'nin duymasi imkansizdi aslinda. Ama Bella, her zaman ki gibi, beni sasirtiyordu. „Efendim?“ Sadece adini duymustu. Bu iyidi. „Masaya oturalim diyordum, melegim.“ „Tabii. Hadi Jacob!“ Masaya dogru dönüyordu ama Josh varmisti artik yanimiza. Arkasinda üc kisiyi getiriyordu. Onu öldürmek isteyen üc kisi. „Bella! Nasilsin?“ Pislik. Beni cildirtmaya calisiyordu. Ama ben ona agzinin payini vermesini bilirdim. Görecekti o. Yüzündeki gülümsemeyi silmesini bilirdim ben. Hemde cok iyi bilirdim. „Ahh. Josh! Gel sende bizimle masaya oturalim.“ Mümkün oldugunca gercekci söylemeye calisiyordum ama Alice anlamisti sadece bir oyun oldugunu ve Jacob hirliyordu cok sessizce. Josh ise sasirmisti. O böyle bir sey beklemiyordu. „Ähmm... Tabii... Neden olmasin?“ „Ama önce sizi tanistiralim. Melegim?“ „Efendim?“ Bella'da sakinlikla bana bakiyordu. „Canim, ikiside senin arkadaslarin. Sen tanistirmak istemez misin?“ „Ähmm.. Tabii kide.“ Bella'da sasirmisti. „Jacob, bu Josh. Önceden Jacksonville'de annemlerin yaninda oturuyorlardi. Simdi buraya büyük annesinin yanina tasindi.“ Bella durakliyordu. Belki Jacob'un bir sey söylemesini bekliyordu ama ses cikmayinca hemen devam ediyordu. „Josh, buda Jacob. Aile dostumuz. Cocukluk arkadasiyiz.“ Josh saskindi, ama yanit veriyordu. „Ähmm.. Memnun oldum.“ Elini uzatiyordu. Jacob ise benim ne yapmak istedigimi anlamisti ve oda elini uzatiyordu. El sikisirken Josh'un duydugu aci bana zevk veriyordu, ama bunu asla Bella'nin önünde itiraf edemezdim. „Oturalim mi artik?“ Alice'de anlamisti sonunda ve simdi o'da oynuyordu benimle bu oyunu. „Bir dakika. Bende sizlere birilerini tanitmak istiyorum.“ Simdi tekrar'dan herkez saskinliga bakislarini geri getiriyordu. Jacob ise bunu aldirmadan Seth, Quil ve Embry'yi bir el hareketiyle buraya cagiriyordu. Ücüde zaten bizder bir kac metre ileride durduklarindan, saniyeler icinde yanimiza variyorlardi ve ücüde Jacob gibi büyük ve güclülerdi. Bir motorsikleti sadece kücük parmaklariyla kaldiracak kadar güclülerdi ve bunun farkindaydilar. Josh önünde duran ve onu öldürmek isteyen dört sekil degistiren varliga saskinlik ve merakla bakiyordu. Saskindi, cünkü hayatinda hic böyle varlik görmemisti ve saskindi, cünkü ne olduklarini tahmin edemiyordu. Ama ayni andada igreniyordu onlardan. Igrendigi kisilerin, onun dünyadaki en büyük düsmani olabilecegini aklinin ucundan bile gecirmiyordu. Aciyordum ona, o kadar safti ki... „Tanistirayim. Quil, Embry ve Seth.“ Eliyle isimlerini söylediginde arkadasinin üzerine gösteriyordu. „Memnun oldum. Bella.“ Ilk adimi Bella atiyordu. „Edward. Bella'nin erkek arkadasi.“ Son cümleyi Quil'in düsüncelerinden dolayi ekliyordum. „Buda kardesim Alice.“ „Memnun oldum.“ Alice kendi boyundan neredeyse iki kat daha büyük olan varliklarin tarafini iki adim atiyordu ve elini neredeyse yukari uzatmasi gerekiyordu, el sikisabilmek icin. „Buda Josh.“ Bella tanitiyordu Josh'u, kendisi hala cok saskindi bir sey söyleye bilmek icin ve Seth, Quil ve Embry Jacob'a bakiyorlardi ve Jacob'un basini 'evet' dercesine sallamis oldugu gördükleri anda hemen Josh'a dönüyorlardi. „Merhaba.“ Bu kez cesur davranan Seth'di. Josh'un yüzü su an cok komikti. Gülmemek icin kendimizi zor tutuyorduk, Bella haric. Onun su an düsünceleri okumak icin neler vermezdim. Bir kac uzun saniye ortalik sessizdi. Artik bütün ögrenciler bize bakiyorlardi ve bunu degistirmek icin hemen bir seyler yapmam gerekiyordu. „Ähhmm... Oturalim mi artik? Ayaklarim biraz uyustuda. Her an düsebilirim.“ Cok sacmaydi, ama aklima baska bir sey gelmemisti. Ve tabii ki sadece ben fark etmemistim sacmaladigimi, Bella ve Alice bana delirmisim gibi bakiyorlardi, ama Jacob ne oldugu anlamisti ve benimle bu oyunu devam oynuyordu. „Ah. Evet, lütfen oturalim mi?“ „Tabii. Benimde ayaklarim uyusacak.“ Alice'de anlamisti sonunda yapmak istedigimi. Josh hala yanit vermiyordu. Kafasi cok karisikti, ne diyecegini, ne cevap verebilecegini bilmiyordu. Aslinda böyle olmamasi gerekiyordu. Jacob ve digerlerinin ne oldugu bilmiyordu, ama korkuyordu. Onlardan tehlike seziyordu. „Ähh? Josh, geliyor musun?“ Bella konusuyordu Josh'la. Ilk gün, hava alaninda konustugu gibi degil, sicak ve yakin bir sekilde degil, soguk ve uzak bir sekilde. Hosuma gitmiyor degildi. Havalarda ucabilirdim aslinda, ama kendimi zor tutuyordum; hala kantindeki bazi ögrenciler bize bakiyorlardi. Josh Bella'nin sesini duyunca biraz kendine geliyordu. Düsünceleri bir yol aliyordu, bir anlam olusturuyorlardi: Burdan hemen gitmek istiyordu. Sekil degistiren varliklardan sezdigi tehlike, Bella'ya olan sevgisini geciyordu. Ama bu beni rahatsiz etmiyordu. Bende ondan kurtulmak istiyordum. Jacob'la konusmam gerekiyordu. Joshsuz. „Melegim, galiba Josh'un simdi Mr. Mason'un yanina sitmesi gerekiyor. Ders sonunda kendisini ögle tatilinde yanina bekledigini duymustum.“ Bella ilk önce bana, sonra Josh'a, sonra yine bana ve en son tekrar Josh'a bakiyordu. Gözlerini Josh'un üzerinde birakiyordu. Bir cevap bekliyordu. Josh tekrar sasirmisti, ama bu kez bes saniye icerisinde kendini toparlamayi basarmisti ve cevap verebilecek duruma gelmisti. „Evet. Benim acilen gitmem lazim. Tamamen unutmusum. Hatirlattigin icin tesekkürler, Edward.“ „Önemli degil.“ „Görüsürüz o zaman. Bella.“ „Josh.“ Bella görüsürüz bile demiyordu. Josh artik gitmisti. Giderken kafasindaki karisikligi düzeltmeye calisiyordu. Bugün daha derslere girmeyecekti. Masada gergin bir hava vardi. Bella tam Jacob'la konusmaya basliyacakken ben onu bölmek zorunda kalmistim. „Jacob, konusabilir miyiz?“ „Tabii.“ Jacob nedenini merak ediyordu, ama bir sey belli etmiyordu. „Seni dinliyorum.“ „Ähmm... Mümkünse tek basimiza...“ „Tabii kide.“ Simdi gercekten cok sasirmisti. „Birazdan geliyorum cocuklar.“ „Merak etme, melegim. Hemen gelecegiz.“ Merakla bana bakmisti ve ben onun yüzünden söylemistim bunlari. Alnina bir öpücük konduruyordum ve biz hizli bir sekilde kantinden ayriliyorduk. „Konu ne?“ Jacob artik merakini saklamaya calismiyordu. „Siz ve Bella...“ | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:02 pm | |
| 9. Bölüm (Jacob)
Bizimle Bella'nin arasinda ne olabilirdi? Ne baglantimiz vardi? Acaba nereye gidiyorduk? Su sorularimi cevaplari ne zaman alacaktim? Off. Kafam sorularla doluydu. „Nereye gidiyoruz?“ „Bizi kimsenin duyamiyacagi bir yere. Bella'dan uzak oldugumuz bir yere.“ Cok hizli gidiyordu ve benide pesinden sürüklüyordu. Korkmaya baslamistim, ama bu düsünceyi hemen siliyordum aklimdan. Ben, bir kurtadam, bir vampirden mi korkacaktim? Ah, sinirlerim bozulmustu. Dogru dürüst düsünemiyordum. Otuz saniye sonra bos bir koridor'a gelmistik. Biraz daha ilerliyordu ve duracagina göre hic bir belirti göstermeden duruyordu. Ben bir, iki adim tözekliyordum ve sonunda düsmeden ayakta durmayi basariyordum. „Bella'ya sekil degistiren varlik oldugunuzu söylemiyeceksin!“ Ne sacmaliyordu bu? Sekil degistiren varlik mi? Bella'ya söylemek mi? „Evet, dogru duydun. Sekil degistiren varlik. Sen, Quil, Embry ve Seth sekil degistiren varliklarsiniz.“ Soguk ve kisa bir kahkaha atiyordu. „Cok komiksin, Edward. Benden iyi mi bileceksin ne oldugumu?“ Bir kahkaha daha atiyordu. Geri adim atiyordum. Birden kafam karismisti. Emin degildim daha. Gercegi söylüyor olabilirmiydi? Beni bendan daha iyi taniyabilirmiydi? „Evet, Jacob. Tam üstüne bastin. Ben seni senden daha iyi taniyorum. Sen kendini kurt adam sanan, sekil degistiren bir varliksin.“ Bir dakika. Kurt adam mi? Ben ona kurt adam oldugumu söylemismiydim? „Hayir, Jacob. Söylemedin.“ Kendimi tutamadan kelimeler firliyordu agzimdan. „Bir dakika! Sen benim düsüncelerimi mi okuyorsun?“ Istemeden bagirarak cikiyordu kelimeler. „Yavas ol, Jacob. Herkez kantinde, ama bu kadar bagirsan bütün sehir duyacak bizi.“ Sesini biraz kismisti. Yani yakinlarda birileri vardi. „Soruma cevap vermedin.“ Sesimi bende kismistim, ama onun kadar sessiz degildim. „Evet, Jacob. Okuyabiliyorum.“ Bu bir saka olmaliydi. Vampirler gercekti, bunu kabul etmistim. Ama onlar hakkindaki bütün efsanelerde gercek olamazdi. „Jacob, Matikli düsün. Sizin hakkindaki efsaneler gercek oluyorda, bizim efsanelarimiz neden gercek olmasin?“ Aslinda dogru söylüyordu. Bizim efsanelerimiz gercektide, onlarinki neden gercek olmasin? Ama bizim efsanelerimiz bizim kurt adam oldugumuzu söylüyordu. Vampirlerle düsman oldugumuzu. „Evet, Jacob. Bak sen kendim buldun. Beni öldürmek gibi bir isitegin yok. Benim kokum, Josh'un kokusu gibi degil. Benim kokum sende yangin olusturmuyor. Benden igrenmiyorsun. Ben Josh gibi degilim. Ben yari-vampir degilim. Böyle varliklar fazla yok. Onun icin siz Josh gelince degistiniz. Onun yüzünden kurtlara dönüsebiliyorsunuz. Bütün efsanelerin gercek olma zorunlulugu yok. Siz yari varliklarla savasiyorsunuz. Insanlarla, vampilerle, kurt adam, calilarla degil. Siz -“ Lafini bölüyordum. Dedigi bir sey tekrar kafami karistirmisti. „Kurt adamlar mi? Yani gercek kurt adamlarda var öyle mi?“ „Evet. Gercek kurt adamlarda var. Simdi bu önemli degil ama. Sana bunu baska bir zaman anlatacagima söz veririm. Simdi ki problem, Bella sizin hakkinda bir seyler ögrenmemesi lazim. Bunu sagliyabilir miyiz?“ Yalvariyordu sanki. Benden bunu gercekten istiyordu. „Zaten bende bir sey anlamadim ve bizim hakkimizda insanlar bir sey bilmemeli zaten. Yani problem cikmaz. Sen rahat ol.“ Gercekten rahatliyordu. Benim ama bir sorum daha vardi... „Bella sizden ögrenirse gercege olan baglantisini kayip eder.“ Bunu hüzümle söylüyordu, ciddiydi. „Peki...“ Sorumu tamamlamiyordum. Zaten ne soracagimi biliyordu. „Birakamiyorum. Belki sana bencilce geliyor olabilir, ama onsuz yasiyamiyorum. Bu gecen bir hafta ayri kalmistik, sadece bir hafta, geceleri yaninda olmama ragmen, yasamak denilemiyordu benim hayatima. Ayrica Bella tehlikeleri mignatiz gibi kendine cekiyor. Buda baska bir problem. Onu tamamen gercege dönüstürmeden gidemem. Mesela Josh'la burada birakamam.“ Hirliyordum onun ismini duyunca, ama uzun sürmüyordu bu düsünce. Edward'in o aci dolu yüzünü görünce, bende paylasiyordum acisini. Ona istedigini verecektim. Bella'dan kimligimizi saklayacaktim. Onun sevdigi, benim ise cocukluk arkadasim, beni insan olarak bilecekti. Ne olursa olsun bu böyle kalacakti. „Tesekkür ederim, Jacob. Cok tesekkür ederim.“ Simdi utaniyordum biraz; bu kadar önemli bir sey degildi söz verdigim. „Önemli degil, Edward, ama benim bir kac sorum var...“ „Tabii, Jacob. En önemlilerini simdi cevapliyayim, digerlerini baska bir günde.“ Simdi sesine biraz 'can' gelmisti, tabii bu kelime vampirler icin kullanila bilecekse. Edward'da tabii bu düsüncemi duymus, sessiz bir kahkaha atiyordu. „Gelelim ilk soruna. Ben bunlari nerden biliyorum? Kolay bir soru. Yillar önce buraya ilk geldigimizde kurt adam efsaneleri vardi burada. Bizde gercek kurt adamlarla karsilasmayi önlemek icin arastirdik; efsaneler bir bölüme dogruydu. Evet, kurt adamlar vardi, ama 'sahte' kurt adamlar, yani bizim düsmanlarimiz gercek kurt adamlar degil.“ Simdiden bana bayagi düsünecek seyler anlatmisti. Ama anlattiklari beni kendine o kadar bagliyordu ki, daha cok istiyordum. Edward'da tabii bunu biliyordu ve hemen ikinci soruma geciyordu. „Ikinci soruna gelince, sizler ve Josh neden birbirlerinizden bu kadar igreniyorsunuz? Bu soruna ne yazikki kesin bir cevap veremeyecegim. Josh gibilerini arastirdim, gectigimiz bir haftada, ama hic bir sey bulamadim. Hic bir efsane bulamadim. Ama benim bir teorim var; belki siz ikinizde yari insan oldugunuz icin böyledir. Ikinizinde kalbi atiyor, ama ikinizde insan degilsiniz. Yani sacma belki ama, aklima baska bir sey gelmiyor.“ Son dediklerini fazla algilamamistim. Ben Josh'dan baskasi yok demisti ona takilmistim. Nasil olabilirdi bu? Gercekten ondan baska yok muydu? „Bilmiyorum, Jacob. Simdi ücüncü soruna gecelim diyecegim, ama digerleri bekliyor. Angela ve Alice bile huylanmaya basladilar. Simdi geri dönmezsek bizi aramaya cikacaklar.“ „Tamam, peki, ama sonra tekrar konusacagiz.“ „Tamam, Jacob. Sen nasil istersen.“ Bana düsenecek cok sey vermisti ve biz geri dönerken bunlari hem yutmaya calisiyordum, hemde digerlerini nasil aciklayacagimi düsünüyordum... | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:04 pm | |
| 10. Bölüm (Edward)
Bir ay sonra...
Aradan bir ay gecmisti. Ve bu ayda cok seyler olmustu. Josh kendini biraz geri cekmisti. Bizden, Bella'dan, uzak duruyordu, ama hala ona nasil sahip olabilecegini düsünüyordu. Ve tabii bi taraftanda arastirma yapiyordu. Jacob'u arastiyorudu. Ve tabii ki de Jacob, Seth, Quil ve Embry onu gözlerinden ayirmiyorlardi. Jacob ve Bella cok yakin arkadar olmuslardi. Ama sadece arkadas. Belkide dost. Bazen, okul'dan sonra Bella'yla Alice'i evlerine birakirken, bella hava atiyordu, benimde artik insan arkadaslarim var diye. Vardi tabii. Ama Jacob bu insanlardan degildi. Seth, benden vampirler ve kendi hakkinda mümkün oldugu kadar fazla seyler ögrenmek istiyordu. Cok merakliydi ve bunun yüzünden bizim evde cok bulunuyordu. Ayni zamanda bu meraki bizi dost yapmisti. Embry ve Quil biraz cekingenlerdi sanki. Aralarinda kaliyorlardi. Bana, bize, güvenmiyorlardi. Jacob ve Seth gibi bana inanmiyorlardi ve kendilerini ikna etmek icin önce bizi biraz gözetliyorlardi. Charlie... Nasil desem, kizgindi. Evet, cok kizgindi. Benden nefret ediyordu nerdeyse. Birde Alice ve Bella tasinmaya karar verdiklerinde cildiracak gibiydi. Ama kizi neredeyse 18 yasina girecekti. Onun icin fazla üstelemiyordu. Artik Bella ve Alice bizim eve yakin, kücük bir evde oturuyorlardi. Bu cok praktikti tabii. Geceleri artik istedigim gibi gidip gelebiliyordum. Charlie yoktu. Ama ayni zamanda cok üzücü bir seydi. Bella babasinin yanindan Alice yüzünden ayrilmisti. Alice Bella'ya alismisti artik. Onun kokusunu aldirmamayi ögrenmisti. Ama Charlie'de cok güzel kokuyordu ve bu Alice'i zorluyordu. Eve cagirdik onu tekrar. Ama Alice gelmedi. Gelmek istemedi. Bize hala eskisi gibi güvenemiyordu. Bizi cok seviyordu. Biz olmadan yasayamayacagini düsünüyordu, ama bize karsi güveni kalmamisti. Hakliydi tabii. Biz nasil düsünebilmistik Bella'nin bunu yapabilecegini. Daha dogrusu onlar. Ben Bella'ya kizgindim sadece o an. Neden duygularindan emin degildi? Bu Soru gecmisti aklimdan. Angela baska bir problemdi. Bizim insan olmadigimizi anlamisti sonunda. Vampir oldugumuz aklina gelmemisti, ama cok yaklasmisti.
Simdi ise, ben Bella'yla yalniz bir sekilde evlerine dogru gidiyorduk. Bir elim direksionda, diger elimde Bella'nin elini tutuyordum. Bugün 18 yasina girmisti ve ben Alice'i zorla ikna etmistim. Bugün okula gelmemisti. Jasper'la ava gitmisti, ama simdi geri dönmüs olmasi gerekiyordu. Bizim evimizi sürpriz parti icin hazirliyorlardi. Alice nerdeyse bütün okulu davet etmisti ve Bella cildiracakti, bunu biliyordum. Ama zaten ondan önce biraz yalniz kalacaktik ve ben umuyordum ki, onunla yapacagim konusmadan sonra belki biraz daha sakin olabilecekti. Benim ona dogum günü hediyem bu konusma olacakti.
Eve vardigimizda Bella ilk önce üzerlindeki kiyafetleri degistirmek icin odasina cikiyordu. Normalinde bu saatte hafif bir seyler yerdi, meyve salatasi gibi, ama bu gün bir sey yemesine izin vermeyecektim. Yoksa Alice beni birazdan öldürecekti. Bella asaya indiginde üzerinde mavi bir elbise vardi. Tam üzerine oturmustu. Cok güzel olmustu. Ama Bella cok sinirli gözüküyordu. Benim tatli cadim yapmisti yapacagini: Bella'yi sinirlendirmisti ve sakinlestirmesi bana kaliyordu. „Her zamanki gibi muhtesem gözüküyorsun.“ 'Muhtesem' kelimesi yaklasmiyordu bile, ama Bella'yi daha fazla sinirlendirmek istemiyordum. „Tesekkür ederim. Baska hic bir sey bulamadim. Kendi dolabimdada, Alice'in dolabindada. Sadece yatagimin üzerinde bu elbise vardi. T-sört'ümü maf etmemis olsaydim üzerimi degistirmezdim.“(Bella'nin bu gün, her zamanki gibi, ayagi takilmisti ve ben onu bu kez tutamadan yere düsmüstü. O sirada yanimizdan gecen arabada camur sicratmisti Bella'nin üzerine. O'da tabii kip-kirmizi olmustu ve herkez gülmeye baslamisti.) „Melegim, galiba Alice özellikle bu elbiseyi giyinmeni istiyor.“ Yavas bir sekilde hatirlatacaktim onun bu gün dogum günüsü oldugunu. Kendisi görünüse göre kendi dogum gününü utunmustu. „Ama neden? Bu gün'ün ne özelligi var? Her zaman ki gibi bir gün iste.“ Yanina gidiyordum ve ellerimi melegimin omzuna koyuyordum. „Melegim...“ Devam etmeden önce derin bir nefes aliyordum. Yavas bir sekilde hatirlatmak imkansiz olmustu. „Bu gün ... senin dogum günün.“ Gözleri büyüyordu. Ilk önce saskinlik, sonrada korku belirliyordu yüzünde. Uzun bir kac saniye sessizdi ortalik. Bella kendini sakinlestirmek icin derin derin nefes aliyordu. „Peki, bu kiyafet nicin?“ Hala anlamamisti biraz sonra bir dogum günü partisine gidecegimizi. „Sence, melegim? Sence Alice neden bu elbise'yi giyinmeni istiyor? Sence neden su an burda degil ve dogum gününü kutlamiyor? Sence neden herkez bu gün dogum gününü simdiye kadar kutlamadi?“ Partinin artik sürpriz bir yani yoktu ve ben su an Alice'in bana düsüncelerinde bagirdigini duyuyordum. Beni öldürmek istiyordu. „Hayir. Alice bunu yapmis olamaz. Bu günü korkuyla bekliyordum. Nasil böyle bir sey yapabildi? Ya ben bu günü kutlamak istemiyorum.“ Sadece fisildiyordu. Artik onu tamamen kollarima aliyordum. Aglamaya baslayacakti nerdeyse. Aglamasini istemiyordum. Bu gün, aslinda en mutlu olmasi gerektigi gün, aglamamasi gerekiyordu. „Sana hediyeni vermemi istermisin?“ Ufak bir öpücük konduruyordum simdi mis kokulu saclarina. Aninda vücüdu katilasiyordu. Tabii kide benden bir hediye istemiyordu. „Hayir.“ Sesi emindi. Gercekten bir sey istemiyordu benden, ama bu gün bu hediyesini vercekcektim ona. „Para harcamadim ama. Benim sana hediyem bir konusma.“ Simdi sasirmisti. Kafasini kaldirim bana bakiyordu. „Efendim?“ Dudagina bir öpücük konduruyordum. „Önce oturalim mi?“ nasil baslayacagimi bilmiyordum. Cok heyecanliydim. Bella'ya, hayimdaki en önemli kisiye, simdi cok önemli bir soru soracaktim ve umuyordum ki onun bu soruya verecegi cevap beni sevindirecekti. Konusamiyordu, sadece kafasini evet dercesine salliyordu. Koltuga oturmustuk. Bella'nin elleri benim ellerimin icindeydi. Bana merakli gözlerle bakiyordu. „Melegim, biz bu seneden sonra mevzun olacagiz ve üniversite baslayacak...“ Lafi bölüyordu. Hala bu huyundan vazgecmemisti. „Ben okumayi düsünmüyorum, Edward.“ Bu ne demek oluyordu? Neyse su an bu konu önemli degildi. Ben onu sonra ikna ederdim. „Lütfen önce sonunu dinle, melegim. Bunu sonra konusuruz.“ „Peki. Seni dinliyorum.“ „Ve ben seninle ayni üniversiteye gidecegim...“ Tekrar beni bölmeye calisiyordu, ama bu kez ben elimi onun agzinin üzerine koyuyordum. „Lütfen beni bölme, Bella. Ve ben bunu dogru bir sekilde yapmak istiyorum. Ben bundan sonra senden ayrilmak istemiyorum, melegim. Ve zaten biz beraber kalacagimiz icin önceden bir sey yapmak istiyorum.“ Simdi yere iniyordum. Teklifimi yapmak icin pantalonumun arka cebinden annemin eski yüzügünü cikariyordum. „Isabella Marie Swan. Beni seni her zaman, sonsuza dek her gün sevecegime söz veriyorum. Bundan sonraki yasamimi seninle gecirmek istiyorum. Sende yasamini benimle paylasir misin? Bella, benimle evlenir misin?“ Sonunda cikmisti o kelimeler agzimdan, ama Bella benim beklemedigim bir tepki veriyordu. Tekrar katilasiyordu vücüdu. Bunu görebiliyordum. „Hayir.“ Sadece fisildiyordu, ama bu tek kelime bana cok sesli geliyordu. Sanki kulagimin icine bagiriyordu. Neden kabul etmemisti teklifimi? Beni sevmiyor muydu? | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:05 pm | |
| 11. Bölüm (Bella)
O altin gözleri büyümüs bir sekilde bana bakiyordu. Ilk önce sadece saskinlik vardi o melek yüzünde, ama simdi aci kapliyordu bütün yüzünü. Kirmistim onu, bunu biliyordum, ama bu teklifi su an'da kabul edemezdim. Imkansiz bir seydi bu. Yasanan o kadar seyden sonra kabul edemezdim. Iki ay, sadece iki ay, önce bu soruya hayir cevabini ölsemde vermezdim. Asla veremezdim. Ben o melek olmadan yasayamiyordum. Ben kendi koruyucu melegim olmadan yasayamiyordum. Ama simdi, o melek beni ölüme terk ettikten sonra isler degisiyordu haliyle. Cünkü o gün'den sonra güven duygusu kalmamisti bende. Kimseye güvenemiyordum artik. Hic kimseye. Anneme, babama, arkadaslarima... Kimseye. Güven nedir diye sorsalar cevap veremezdim herhalde. Hala aci doluydu o mükemmel yüzü, gözleri... Bu yüz olmadan yasayamiyordum, ama bu yüze bir daha güvenebilecek miydin? Bir daha inanabilecek miydin? Beni bir daha terk etmeyecegine inanabilecek miydim?Bilmiyordum. Yine o zaman, o gün ki gibi bilmiyordum. Ah... Bana neden yasatmisti ki o bir haftayi, unutmaya calistigim, ama bir türlü unutamadigim o bir haftayi? Neden ha? Neden? O bir haftayi silip atabilseydim gecmisten, yada o haftayi yasamamis olsaydim, beni ölümle bas basa biraktigi o an'i, su an dünyadaki en mutlu insan olacaktim. Ama tabii kide yasamidtim o günleri ve Allah kahretsinki unutamiyordum, silip aramiyordum o günleri. Cikmiyorlardi aklimdan. Tekrar Edward'in yüzüne baktigimda korkzyordum. Hala yüzündeki o ifade degismemisti. Nedenini sormuyordu, belkide nefes bile almiyordu cevabimi duydugumdan beri. Cok sessizdi ev ve bu sessizlik beni korkutuyordu. Tam bu sesdizligi bozmaya karar vermisken, Edward benden önce davraniyordu. "Tamam. Nedenini sormayacagim. Bilmek istemiyorum. Seni rahat birakacagim..." Sözünü kesmeye calisiyordum. Ayrilik'tan bahsediyordu, ama Edward bana firsat vermeden devam ediyordu konusmasina. "Lütfen sözümü kesme, Bella." Bella, Bella demisti bana! "Seni rahat birakacagim. Gidecegim buralardan. Bir daha görmeyeceksin beni..." Bu kez beni tutamiyordu. "Gidersen intihar ederim, Edward! Kendimi öldürürüm!" Duruyordu. Tam arkasini dönmüs, gitmeye kalkismisken duruyordu. "Haklisin. Su an bizi bekleyen bir parti var. Önce oraya gidelim." Sesinde can yoktu, sanki ölmüs biriydi. Kalbi atmuyordu, bunu biliyordum, ama sanki vücudunun icinde kimse yokmus gibi geliyordu sesi. "Ne partisi? Sen hala partiyi mi düsünüyorsun? Allah o partiyi kahretsin! Edward, bizim burada gelecegimiz söz konusu ve sen hala o partiyi mi düsünüyorsun?" Kendimi tutamuyordum. Cok sinirlenmistim. Nasil olurda o allah'in cezasi partiyi düsünebilirdi su an? "Bella, ben sana gelecegimiz'le ilgili bir soru sordum ve sen cevabini verdin. Bu kadar. Bu konu kapanmistir. Sen cevabinla bizim gelecegimizi yok ettin. Ve sen simdi kendini toparliyorsun ve biz o partiye gidiyoruz. Senin ailen ve arkadadlarin sana bir sürpriz yaomak icin seni bekliyorlar ve sen simdi, biraz ömce beni ugrattigin gibi, onlaei hayal kirikligina ugratmayacaksin!" Simdi sert cikiyordu sözleri agzindan. Sinirlenmisti. "Ama daha nedenini bile dinle..." Bu kez o bölüyordu beni. "Nedenini bilmek ustemiyorum, Bella." "Bu kadar kolay mi, Edward? Biz bu kadar kolay mi bitiyoruz?" "Bu soruyu kendine sorar misin lütfen? Sen bitirdin, Bella, ben degil. Simdi topatlan, gitmemiz gereken bir parti var."
Partide herkez vardi. Bütün okul. Josh haric. Annem ve Phil bile gelmislerdi. Ilk geldigimde herkez 'Sürpriz!' diye bagirinca aglamak geldi icimden. Herkez benim icin toplanmisti, ama ben su anda sadece aglamak istiyordum. Cullenlardan birini göremeden hemen Mike, Jessica, Angela, Ben, Jacob ve Seth yanima geldiler. Beni kac kez kutladilar. Edward özür dileyip ayrilmisti yanimdan. Herhalde su an belli etmek istemiyordu ayrildigimizi. Her sey'in bittigini. Ama o terk etmisti beni ölüme. Ben mi gitmistim, kiz kardesim onu ölümle tehdit ederken? Hayir. Yani bu durumda ben hakliydim. Ama ben ayrilmak istemiyordum. Ben Edward'siz yasamak istemiyordum. Birden Rosalie berlirmisti önümde. Yaninda Jasper ve Emmett'de vardi. „Iyi ki dogdun, Bella.“ Rosalie bana gülümsüyordu. Hayatimda ilk kez Rosalie bana gülümsüyordu. Ama bu demek oluyordu ki... Cullenlar herseyden habersizlerdi. Alice bir sey görmemis miydi? Yada ne görecekti ki? Gelecegimizde bir dügün yoktu. Ama Edward. O ailesine haber vermek icin gitmemis miydi? Kafam karma karisikti. „Hediyeni vermek isterdik, ama simdi cok agir olur. Arabana yeni bir müzik seti aldik. Emmett birazdan yerlestirecek.“ Jasper de bana gülümsüyordu. Gecen ilk bahar'dan sonra daha yakindik birbirimize abi kardes gibi. Ama en yakin Alice ve Emmett'e idim. Alice benim en yakin arkadasim olmustu. Emmett'te... Emmett iste. Büyük ve güclü abim. Benim her hareketime bir fikra bulabilen ve kolumda gördügü yara bandinda kahkahalar atan Emmett iste. Ve Emmett'te gülümsüyordu bana. Herkez gülümsüyordu. Ben aglamak istedigim halde herkez gülümsüyordu ve gülüyorlardi. Konusuyorlardi. Ama Cullenlar neden o kisilerin arasindaydilar? Edward'la konusmam gerekiyordu. Neden haber vermemisti ailesine? Ve en önemlisi su an nerdeydi? Haber vermeye gitmemisti, ama nereye gitmisti? Bu soru haric daha milyonlarca soru vardi kafamda ve su an Edward'in bu sorulari cevaplamasi gerekiyordu. Birden Angela beni yanina cekti ve kulagima bir seyler fisildadi. Fisildadiktan sonra Angela beni bir kenara cekiyordu. „Bella konusmamiz lazim.“ Sesi cok gergin cikiyordu. Ne olmustu? Ben ne kacirmistim? „Dinliyorum, Angela.“ „Bella, ben bu Cullen ailesinden ve Jacob'la arkadaslarindan cok korkmaya basladim. Bence bunlar insan degil.“ Cok sacmaydi biliyordum, ama kendimi tutamiyordum. Birden kahkaha atmaya basladim. Cok komikti bu. Evet Cullenlar insan degildi. Ama bunun su an hic bir önemi yoktu ve Angela beni kenara cekmis vampirlerle dolu bir evde, gizlice bana vampirlerin insan olmadigini düsündügünü anlatiyordu. Herkez bize bakiyordu artik. Angela beni susturmaya calisirken Jacob geliyordu yanimiza. Simdi o'da bundan baslayacak olsaydi gercekten kimse beni tutamazdi. „Angela, istersen ben Bella'yla biraz disari cikayim. Hava alsin.“ „Iyi fikir.“ Disarda Jacob'un o cok sicak vücuduna sarilip agliyordum. Sinirlerim cok bozulmustu ve benim icimden sadece aglamak geliyordu. Iceride müzik calar ve herkez dans ederken ben Jacob'un kollarinda agliyordum. „Ne oldugunu anlatmak ister misin, Bella?“ Kafami salliyordum. Simdi konusmak istemiyordum. Sadece aglamak geliyordu icimden. Bir kac saat sonra sakinlesmistim, ama ayni zamandada Jacob'un t-sörtünü maf etmistim. Tuzlu suya bogmustum t-sörtü. Jacob ise ses cikarmamisti ve benim sakinlememi beklemisti öylece. Hala herkez gülüyordu, müzik dinliyordu ve dans ediyordu. Kimse ben yoklugumu fark etmemisti bile. Icerisi o kadar karisikti ki, belki beni baska birilerle konusuyor zannediyorlardi. Iceri bakiyordum. Bir Cullen ariyordum. Kim olursa olsun. Yeter ki bir Cullen. Ve iceri baktigimda Edward'la Alice'i bir kösede tartisirken gördüm. Hemen ayaga kalktim. „Jacob, beni burada biraz bekler misin?“ Jacob sasirmis bir sekilde önce bana, sonra Edward'la Alice'e bakiyordu. „Tabii. Ben burdayim.“ Hemen onlarin yanlarina gidiyordum ve yeterince yaklastigimda tartismayi birakiyorlardi. Alice'in yüzünde bir gülümseme olusuyordu, ama Edward'in yüzünde hic bir ifade yoktu. Bostu. „Edward, konusmamiz lazim.“ Sesimin emin bir sekilde cikmasi istiyordum, ama biraz önce agladigimdan dolayi istedigim gibi cikmiyordu. Bir fisildamaya benziyordu. „Ne konusacagiz, Bella? Konusacak bir sey yok.“ Sinirlenmisti tekrar. Sesinden anliyordum bunu, ama yüzünde hala bir ifade yoktu. „Var. Benim sana bazi sorularim var ve ben bu sorularin cevaplarini istiyorum. Hemen simdi.“ Sesim daha güclü ve daha emin cikiyordu simdi. Tam istedigim gibi. „Pekala. Yukari cikalim.“ Edward'in oda'sina vardigimizda birden arkasini dönüyordu ve bana beklentili bir sekilde bakiyordu. „Seni dinliyorum.“ Kelimeleri sert ve soguk cikiyordu agzindan. „Ailene haber vermemissin? Neden?“ „Bu seni ilgilendirmez. Diger soru.“ Bana bakmiyordu bile. Arkamdaki bir noktaya bakiyordu sadece. „Peki. Simdi biz gercekten ayrildik mi?“ „Evet.“ Hala gözlerini o noktadan ayirmiyordu. „Peki ben ne olacagim, Edward? Ben sensiz ne yapacagim?“ Simdi bana bakiyordu. Cok sinirliydi ve kendini tutamiyordu artik. Biriktirdigi her seyi cikartiyordu. „Ne mi yapacaksin? Hayatini yasa, Bella. Bir insan gibi. Derslerine calis. Okula git. Arkadaslarinla bulus. Asik ol. Insan ol, Bella. Bir insan ol ve bir insan gibi yasa!“ Cok sesli söylüyordu bunlardi. Bagiriyordu kelimenin tam anlamiyla. Kimse duymamis miydi onu? „Lütfen, Bella. Melegim. Sen bitirdim bu birlikteligi. Ben bütün hayatimi seninle gecirmeyeceksem, simdi seni bosuna kadar tutmak istemem. Git, hayatini yasa. Ben yokmusum gibi, hayatina hic girmemisim gibi devam et.“ Bu imkansizdi. O olmamis gibi yapamazdim. „Gitmeyecegim. Söz veriyordum. Burada Forks'ta kalacagim. Okul'a gidecegim. Her sey en bastaki gibi olacak. Kendi yollarimizi gidecegiz, Bella.“ Sesi yumusamisti. Yalvariyordu sanki. „Lütfen, Bella? Bunlar hic yasanmamis gibi yasayalim. Lütfen. Olmaz mi?“ „Tamam. Peki. Hayatimiza devam edelim. Ama gitmeyeceksin, söz ver!“ Sanki cok kisa bir an gülümsemisti, ama belkide gözlerim bana bir oyun oynuyordu. „Söz, Bella. Biz simdi sadece iki okul arkadasiyiz.“ | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:09 pm | |
| 12. Bölüm (Edward)
Bella'dan ayrilmistim. Sadece iki arkadastik su an. Ama ben melegimden uzak durabilecek miydim? Onun elini tutmadan, ona dokunamadan yasayabilcek miydim? Off... cok acitiyordu icimi artik onsuz oldugumu bilmek. Belki kalbim atmiyordu uzun zamandir, ama simdi sanki kalbim yerimde yoktu. Bella'ya vermistim ve ayrildigimizda geri vermemisti kalbimi. Geri vermeyi unutmustu... Su an okuldaydik. Ilk dersti. Ingilizce. Bella yanimda oturuyordu. O kadar yakin, ama bir o kadarda uzaktm melegime. Ona dokunamamak... Bu duyguyu ifade edebilen bir kelime bulamiyordum. Neden evlilik teklifimi red etmisti ki? O'da beni sevmiyormuydu, benim onu sevdigim gibi? Sevmiyorsada neden benim gitmeme izin vermemisti? Aci cekmemimi istiyordu? Bunu istiyorsaydi, basarili olmustu. Onu gördügüm her an icimdeki delik büyüyordu. Belkide aci cekmemi istemiyordu. Ama o zaman neden? O kadar cok soru vardi ki su an beynimin icinde. Ve bu sorularimi cevabi sadece Bella verebilecegi icin, bende tahmin yürütmeye calisiyordum: Teklifimin kabul etmemesinin sebebi beni sevmiyor olmasi olabilirdi. Ama cok kücük bir ihtimaldi bu. Cünkü her beni görüsünde gözleri parliyordu ve bunun üstünede gitmeme izin vermemisti. Yada aklimdan gecen diger secenek olabilirdi: Onu ölüme terk etmis olmam. Ama ben o an baska ne yapabilirdim ki? Ilk önce bana baskasina asik oldugunu sandigini söylemisdi, sonra vaz gectigini ve neden o an öyle davrandigini bilmedini söylemisti. Ama tahminlerim hic bir ise yaramiyordu. Ne kadar tahmin yürütecek olsamda, gercegi ögrenemiyecektim. Bella'nin, melegimin ne düsündügünü ögrenemiyecektim. Hatta aslinda bir taraftan bilmek istemiyordum. Korkuyordum cünkü. Kendimi tutamayacagimdan korkuyordum. Bella'nin düsüncelerinde baskasini görebilseydim, kendimi yüksek ihtimalle – hatta yüzde yüz – tutamayacaktim ve o kisiyi parcalara ayiracaktim. Buda Bella'yi cok üzerdi, ve ben Bella'yi üzmeye istemiyordum. Melegimi... Benim icin ne kadar büyük bir aci olursa olsun, Onu üzmeyecektim. Biri ventilatörü acmisti ve Bella'nin kokusu sinif'i dulduruyordu. Baska hic bir sey yoktu su an. Sadece Bella ve ben. Sadece Bella ve bir canavar. Ava cikmamistim uzun zamandir ve cok susamistim. Bella bana hayir dediginden beri iki kere cikmistim ava. Aylar gecmisti ve ilk bahar balosuna cok az kalmisti. Icimdeki canavar yavasca kontrolü eline aliyordu. Hemen kendimi durdurmayacak olursam cok kötü seyler olabilirdi. Hemen buradan cikmam gerekiyordu. Kurtulmam gerekiyordu yavasca icimde büyüyen canavardan. Gittikce bütün düsüncelerimi kapliyordu Bella'nin o agiz sulandiran kokusu. Saglikli düsünemiyordum. Bella'yi gördügüm ilk gün gibi onu nasil öldürebilecegimi düsünüyordum. Kaninin tadi geciyordu aklimdan... HAYIR! Bu ben degildim. Dayanabilirdim. Dersin bitmesine 30 dakika kalmisti. 105 yasindaki biri icin 30 dakika neydi ki? Normal bir insan icin 5 saniye. Dayanabiliyordum, tamam, ama Alice hala görmemisti Bella'yi nasil öldürdügümü? Daha 10 saniye önce Bella'yi nasil öldürebilecegim geciyordu aklimdan. Tik, tik, tik. Kafami kapiya dogru dönderiyordum. Kim gelmisti? Burnuma vampir kokulari geliyordu. Iki kisilerdi. Düsüncelerini okuyordum. Katlynn ve Cathy Masen. Benim eski soy adimi tasiyorlardi. Nerdeyse 100 yasina gelmislerdi. Ögrence olarak bu okula gelmislerdi ve ben gelme nedenlerini ögrenemiyordum. Cünkü mümkün oldugunce kendileri hakkinda düsünmüyorlardi. Sanki benim onlarin düsüncelerini okuyabildigimi biliyorlardi... Bizden biliyorlardi... Aninda aklima Alice geliyordu. Görmemismiydi onlari? Gördüyse neden bir sey dememisti? Neden saklamisti? Alice'e dönüp düsüncelerini okumaya calisiyordum. Ama Alice su an Jasper'i düsünüyordu. Benden bir seyler saklamaya calisiyordu. Benim ona döndügümü görünce düsüncelerini degistirmisti. Jasper'den önce ne düsündügünü duyamistim. „Girin!“ Mr. Berty ikizleri iceri cagiriyordu. Kapi aciliyordu ve iceri iki insan kiligina girmis periler geliyordu sanki. Birinin saci neredeyse altin rengi, digerinin saci cok özel ve dünyada esi olmayan bir kahverengiyle parliyordu. Yüzleri o kadar güzeldiki, anlatilacak kelime bulamiyordum. Rose belki kizacakti, yo hayir gercekten kizacakti, bunu düsündügm icin, ama ondan binlerce kez güzellerdi. Ama yüzlerinden daha güzel olan tek sey gözleriydi... Beni sasirtan tek sey gözleriydi... Yem-yesil parlayan gözleri... Ben Katlynn'le Cathy'ye hayrinlikla bakarken – ve neden hayranlikla baktigimi hala anlamamisken – melegim gerginlesiyordu. Gözleri ben ve ikizlerin arasinda gidip, gidip geliyordu. Neye kizacagina, kime kizacagina karar veremiyordu sanki. Ama bu kizla... Bir dakika... Bella neden gerginlesmisti? Neden kizgin bir sekilde simdi bana bakiyordu? Yoksa... Yoo hayir. Bella beni kiskaniyor olamazdi. Neden kiskanmak zorunlulugu duyuyor olsun ki? Ayrikmistik ve en önemlisi, benim ondan baska birine o gözle bakacagimin mümkün olmadigini benim kadar iyi o'da biliyordu. „Buyrun?“ Mr. Berty kim olduklarini ögrenmek istiyordu. Görünüse göre, yeni ögrencilerden haberi yoktu. „Biz Masen ikizleriyiz. Ben Katlynn.“ Sesi gercekten cok güzeldi. „Bende Cathy.“ Cathy gözlerini bir kez sinifta gezdirdikten sonra Katlynn kikirdamaya basliyordu. Bütün erkekler – ben haric (kendimi toparlamistim) – hayranlikla Cathyle bakiyorlardi. „Cathy!“ cathy o kadar sessiz söylüyordu ki bunu, ben ve Alice'den baskasinin bunu duymasi imkansizdi. „Peki Katlynn ve Cathy... Bella Swan ve Edward Cullen'in arka siralari bos. Aramizdan daha gecen haftaiki arkadasimiz ayrildi. Oraya oturabilirsiniz. Birden Bella'nin kalp atislari düzensizlesiyordu. Ilk önce cok hizli atmisti, ama simdi gittikce yavasliyordu. Durmak üzereydi. Hemen bir seyler yapmam gerekiyordu. Ve ben, aylardir yapmadigim seyi yapiyordum. Melegimi öpüyordum... | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:09 pm | |
| Özel Bölüm
Anlamiyordum, Edward neden böyle bir sey yapmis olabilirdi ki? "Edward, bana gecerli bir neden söyle. Neden yaptin?" Hüzünlüydü yüzü. "Benden hayatimin anlamini aldi" diyerek arkasini dönüp gitti.Bir elveda bile demeden gitmisti. Ve ben simdi anliyordum onu. Beni ne kadar sevdigini. Tamam, böyle intikam almasi iyi degildi, ama beni sevdigini sonunda anlamistim. Ve ben su an Josh'un, Jacob'un, kendi ve Cullenlarin ama en önemlisi Edward'in hayatini mafettigimi anlamistim. Ama nasil eski haline getirecegimi bilmiyordum. Edward gitmisti, Josh burda yarali bana bakiyordu. Cullenlarin hic biri benimle konusmuyordu ve ben ne yapacagimi bilmiyordum. Hayatim'in hic bir anlami kalmamisti artik. Edward beni ölümle terk ettiginde bile, onun yakinimda olacagini biliyordum. Simdi bunu bile bilmiyordum. Ben kendi hayatimi yok etmistim ve artik yasama sebebim yoktu | |
| | | edward
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 32 Nerden : ANTALYA Kayıt tarihi : 30/04/09
| Konu: Geri: forever dawn Ptsi Mayıs 18, 2009 4:09 pm | |
| 13. Bölüm (Bella) - Part 1
Edward beni öpüyordu. Nefesim tekrar hizlaniyordu. Kalp atislarimin duyulmamasi imkansizdi. „Mr. Cullen! Miss Swan!“ Mr. Berty bagiriyordu, ama ben aldirmiyordum. Aylardik Edward bana ilk kez dokunuyordu ve bunun kimsenin bozmasina izin vermeyecektim. Kollarimi Edward'in boynuna dolamaya calistigimda Edward beni kikirdayarak durduruyordu. Ve bütün sinif gülmeye basliyordu – Josh ve Mike haric. „Siniftayiz. Özel ... islerinizi ders disinda hal edemez misiniz?“ Mr. Berty gercekten cok kizmisti ve ben bu yüzden kip- kirmizi oluyordum. „Özür dileriz. Bir daha olmaz.“ Edward gülmemek icin hala kendini zor tutuyordu ve ben dahada kirmizi oluyordum. „Seni seviyorum...“ Sesi beni büyülüyordu. Hic olmadigim kadar mutluydum su an. Edward kollarini derste dolayabildigi kadar belime dolamisti ve nerdeyse bir sandalyenin üzerinde oturuyorduk. Mr. Berty'nin bakmadigi anlar saclarima, anlima birer öpücük konduruyordu. Ders'de olmasaydik bu an'in hic bitmemesini dilerdim. Ama tabii ki her sey güzel seyin bir sonu vardir. Yani zil caliyordu ve Alice melodik sesiyle avaz avaz bagirmaya basliyordu. Sadece Alice degil, yeni gelen iki cadilarda yargara kopariyorlardi. Ve simdide sariliyorlardi. Demek bu cadilar Alice'in arkadaslariydi. „Ah Cathy, Kate. Sizi cok özlemisim.“ Alice'in sesi cok sevinli cikiyordu. Simdiye kadar kendisini hic böyle görmemistim. „Sanki biz seni özlemedik.“ Katlynn cadisinin seside cok güzeldi. Bir vampir kadar güzellerdi. Tenleri bem beyazdi. Sinifa girdiklerinde onlari vampir sanmistim. Ama sonra yesil, yesil parlayan gözlerini gördüm. Edward'in eski gözlerini hep böyle hayal etmistim. Parlak, ama sicacik bir yesil. Sanki Edward'ada benziyorlardi biraz. Soy isimleride Masen'di. Edward'in eski soy adi. Yoksa... Yok yaa.. Edward nerden taniyacakti bunlari. Ben yanlis düsünüyorumdur. Ama yinede biraz gerginlesiyordum. Her seye hazir oluyordum. Edward'in kizlari olabilmesine bile hazirdim. Edward herhalde gerginligimi fark etmisti, cünkü simdi beni kendine döndürüyordu ve öpmeye basliyordu. Bu öpücük eski öpücüklere benzemiyordu. Önceki öpücükler gibi bir sinir yooktu. Bir eliyle saclarimin icinde oynuyordu, diger eliylede beni kendine cekiyordu. Siniftaydik ve sinif'in yarisi hala bizim gibi siniftaydi ve bizi görenler digerlerini iceri cagiriyordu. Sinif gittikce doluyordu, ama ben artik aldirmiyordum bizi izleyenleri. Daha konsantre olamiyordum, düsünemiyordum. Kollarimi Edward'in boynuna doluyordum ve bu kez beni durdurmuyordu. Tam aksine kendi kollarini benim belime doluyordu. Simdiye kadar bu kadarine hic izin vermemisti ve ben bunun tadini cikariyordum. Arkada birilerinin güldügünü duyuyordum, belkide bana öyle geliyordu. Ilk önce fisildama olan konusmalar simdi daha seslilerdi. Bazilari hatta tartisiyorlardi. Ama Edward beni hala birakmiyordu ve benim nefese ihtiyacim vardi. Kendimi Edward'dan kurtariyordum ve o'da dudaklarini kulaklarima getirip fisildiyordu. „Seni seviyorum, melegim.“ Artik tamamen ayriliyorduk. Simdide herkez alkislamaya basliyordu. Kip-kirmizi oluyordum tekrar. Biraz önce herkezin bizi seyrettigini aldirmadigim icin pisman oluyordum. Ama degmisti. Edward'la tekrar barismistik. O yine benimdi, ben yine onundum... Yine birbirimize aittik... Bundan güzel bir his yoktu dünyada. Sevdigine kavusmak gibi bir his yoktu... Herkez hala alkisliyordu bizi ve ben hala nedenini bilmiyordum. Alkis sesini duyan Mr. Berty tekrar sinifa giriyordu. | |
| | | | forever dawn | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|